Aylardan eylül ve Diyarbakır'ın asfaltta yumurta pişiren güneşi. Herhalde biri bana şaka yapmıştı. "Oralarda üşümeyesin" demişti Diyarbakırlı bir arkadaşım. Ben de kendimce tedbir almıştım. Bana
kimse o aylarda buraların böyle bir sıcağı olacağını söylememişti. Bir şeylerin ters gittiği belliydi. Olan biteni anlamam zaman aldı. Yavaş yavaş alıştım. Altı ay sonra, 50 metre uzağında yaşadığım Fiskaya'yı ilk görüşüm ise bulutlu bir günde oldu. Çiseleyen yağmurun altında, bir film sahnesinden fırlamış gibi sisler içinde gördüğüm efsaneye hayran kaldım. O gün her şey yeni başlıyordu benim için.