"Gerek magazin ve mizahî yanı ağır basan ilk hikâyelerinde gerekse tasvir ve tahlil yönü ağır basan sonraki hikâyelerinde olsun Reşat Nuri'nin bütün sanat hayatı boyunca ayrılmadığı ve bütün eser verdiği edebî türlerde bir leit-motif gibi tekrarladığı hayata ve insana karşı takınılmış iyimser, müsamahalı bir tavır vardır. Bu tavır bütün hikâyelerinde "şefkat, acıma, müsamaha, sevgi, iyilik…" gibi beşerî duygular şeklinde tezahür eder. Ferdin psikolojisini tahlil ve müşahede ederek, onu yönlendirmeyi, değiştirmeyi değil; anlamaya çalışan bir yazar olarak karşımıza çıkar. Hikâyelerinde yarattığı tipleri hep bu çerçevede görmeye ve göstermeye çalışan Reşat Nuri, ahlâkî çöküntü içinde bulunan, cemiyetin dışına itilmiş, küçümsenmiş ve acınacak durumda olan kahramanlarını dahi bir sebep-sonuç münasebeti içerisinde değerlendirerek onlarda gizli kalmış insanlık cevherini belirtmeye çalışır. Bu müsamahakâr, iyimser ve sevgi dolu yaklaşım, onu hikâyelerinde çocuk kahramanlar yaratmaya sevk eder. Ve bu çocuk kahramanlar onun hikâyelerinde masumiyetin, sevginin ve acımanın hakimiyetini kurar. O ve yazdıkları Tanpınar'ın isabetle belirttiği gibi Türkçe'nin ortasında bir sevgi ve şefkat ürpermesidir."