Artık evde patates soymaktan buruşan ellerimi, soğan öldürmekten yaşaran gözlerimi bu sonu gelmeyen işkenceden kurtarıp, sıkılan canımla yeni maceralara yelken açmak istedim. "Yeter artık" dedim kendi kendime "kendine gel herkes patates doğrayıp cam silebilir, ustalıkla sağan öldürebilir ama herkes kitap yazamaz ki akıllım, hem ne olacak ki şekerim çocukta bakarım kariyer de yaparım, gerekirse yine halıları da çırparım" deyip iki göbek attıktan sonra elimdeki bıçağı domatese saplayıp, cam silide fırlatıp evimin en nadide eseri daktilomun başına geçmekle başladı bu şirin macera. Elimin hamuruyla girdiğim bu macerada herkese bir şey sundum, kelimelerin arasına sakladım durdum, sobeleyenlere milyon öpücük koydum sayfaların arasına. Bu kitabı okurken gâh ağlayıp gâh gülecek, hem ağlayıp hem gülerken birden çılgınlar eğlenip göbekler atacaksınız. Acı ve tatlıyı aynı anda yerken o damağınızda kalan mistik tat gönlünüzü etkileyecek. ( Konuyla alakalı şiirlerin olmasıyla da zarif bir meselenin içinde bulacaksınız kendinizi.) Her sayfada fantastik maceralara, alışık olunmadık kafayı sıyırtan hikâyelerle kesinlikle bitmesini istemeyeceğiniz bir masalın en güzel yerinde bulacaksınız kendinizi. Şiirleri sevmeyi öğrenip mısraların arasında, hasret kaldığınız birini bulup sobeleyeceksiniz belkide. Gökyüzünde kaplumbağalarla uçup pamuk şekeri yerken, sakın ha şaşırmayın ejderhaların yumuşacık kalbini göreceksiniz. Yani şekerim kurabiye kokan ellerle yazdığım bu gerçek hayat hikâyem çok şey verecek ama hiç bir şey çalmayacak sizlerden inanın bana, hadi!