Zorlu geçen süreçte yeni hayatıma alışmaya çalışsam da gurbet ve hasretlik gitgide ağırlaşıyordu. Onları zorunlu olarak bırakıp gittiğimde Eylem on altısında, Ezgi on üçündeydi daha.
İki-iki buçuk yıl sonra oturum aldığımda Eylem'in yaşı çoktan on sekizi geçmişti. Ezgi annesiyle yanıma gelebildi ama Eylem İzmir'de bir başına kalmıştı. Bu nasıl bir acıydı, tarif edilemezdi. Bir yarım yanımda, diğer yarım İzmir'de. İki yarım bir türlü bir bütün olamamıştı. Benden uzakta geçen koskoca sekiz yıl bir anda onu kucaklamamla silinmişti adeta. Kendi başına büyümüş, yanında olamadığım günlere için için ağladım, yandım. Kızım Eylem'le gözyaşlarımız birbirine karışmış, sevinçten ağlıyorduk ikimiz de. "Üzülme artık can babam, bak geldim, yanındayım," dedi.