Melih Yılmaz, gözlem gücü yüksek, ayrıntı yakalamada usta, uzun soluklu bir romancı. Bir atımlık barutu olan, söyleyecek söz bulamayıp sözü bulandıran, bireysel tıkanıklıklarını temel insanî endişelermiş gibi sunarak dilbilmez üsluplarıyla okurları oflatıp puflatan romancılardan değil. Necati Güngör'ün ifadesiyle "Atmosfer kurmayı, kişileri canlı kılmayı ustalıkla başarıyor. Başka deyişle, anlattıklarına inandırıyor okurunu."
"Birinci Paketi", bir kasaba çevresinde hayat mücadelesi veren kıstırılmış insanları, bu insanların umutlarını, umarsızlıklarını, bir tür debelenişlerini anlatır. Fonda 80 öncesi... 12 Eylül'e adım adım yaklaşılan boğazlaşmaların yaşandığı, tek kanallı,"Küçük Ev"li, "Dallas"lı, Demirelli, Ecevitli... Siyah-beyaz yıllar. Kırkını aşmışlar için geçmişte kalan ilk gençlik çağlarını anımsatarak acı bir "nostalji" yaşatacak; genç kuşaklar için bilinmeyen, ama sık sık vurgu yapılan bir dönemi ete kemiğe büründürerek derinden tanıma olanağı sunacak...
Satır aralarında hayatın nabzı atan bu yapıt, ancak Orhan Kemal gibi büyük ustalarda görülebilecek yalınlığı, sokağın, hayatın dilini kullanan "konuşkanlığı", başarılı kurgusu ve her birinde kendimizden, çevremizden bir parça bulacağımız unutulmaz kahramanlarıyla, buruk bir tat alınarak zevkle okunacak bir roman.