Bilimsel bir alanda var olabilmek için gerekli şartları taşımanın tartışmalı yapısı bir yandan ontolojik sorunları diğer yandan ise epistemolojik ve metodolojik sorunları aynı anda çözmeyi gerektirmektedir. Bu sorunlar, her ne kadar üzerine bilim yaptıkları nesneleri birbirinden son derece uzak görünse de, sosyal bilimler ve doğa bilimleri açısından benzerliklerle ve alana özgü farklılıklarla yüklüdür.
Ayrıca ilk sosyologlardan itibaren sosyoloji, doğa bilimleriyle yer yer tutkulu (öykünme, içerme, taklit) bir ilişkiye; yer yer ise dışlama pratiğiyle (etkilenme derecesi nedeniyle reddetme) uzaklaşma ve bağımsızlaşma ilişkisine sahiptir. Bu karmaşık ilişki, sosyolojinin doğa bilimlerine yönelik çalışmalar yapmasını sağlarken belli ölçüde tek yönlü (sosyal bilimlerden doğa bilimlerine) bir konuşmanın üretilmesine neden olmuştur.
Elinizdeki bu kitap, bilim sosyolojisi çalışmalarının teori ağırlıklı yapısına eklemlenecek bir alan araştırması olmanın önemine ilişkin farkındalığıyla, biyologların bilim, bilim insanı, toplum, sosyoloji'yi nasıl kavradığını ortaya çıkarmaya çalışmaktadır. Böylece tarihsel ve evrensel tartışma konuları olan bilim, bilim insanı ve bilimin nesnesiyle olan ilişkisi yalnızca sosyoloji cephesinden değil biyologların gözünden de ele alınmış, biyologlara hem kendi alanları hem de sosyoloji alanına dair düşüncelerini bir bilim sosyolojisi çalışması içerisinde ortaya koyma fırsatı verilmiştir. Nitel bir çalışma olmasına rağmen Türkiye ölçeğinde bir temsiliyet yakalamayı hedefleyen bu çalışma, 8 üniversiteden 40 biyologla yapılan derinlemesine görüşmelerle gerçekleştirilmiştir.