Her ne kadar bazen günümüzde dahi, hasımlara karşı avantaj sağlamak bakımından rüyalar, kehanetler, tanrısal işaretler veya astrolojik tahminlerden elde edilen yorumlar istihbaratın işlevini görmüş olsalar da, tarihin en eski dönemlerinden itibaren ajanlar, casuslar ve muhbirler gibi kimseler tarafından sağlanan insan kaynaklı istihbaratın önemi bilinmekteydi. Eski Ahit'te ve MÖ 500'lerde yaşamış olduğu sanılan Çinli filozof Sun Tzu tarafından yazılmış olan Savaş Sanatı'nda casusluk ve istihbarat faaliyetlerinin ehemmiyetini vurgulayan anlatımlar bulunmaktadır. Daha sonraki zamanlarda, devletin askerî ve politik maksatlarına ulaşmasında ve iç ve dış tehditlerin bertaraf edilmesinde yerleşik sistemin faal bir parçası olarak istihbaratın önemi belki de en çok Bizans İmparatorluğu tarafından anlaşılmıştır.
Özetle, son derece karmaşık ve organize bir istihbarat sistemine sahip olan Bizanslılar, bu sistemin iyi çalışması sayesinde hasımlarına ve düşmanlarına karşı üstünlük elde etmişlerdir. Söz konusu istihbarat ve casusluk faaliyetlerinin kendilerine sağlamış olduğu avantajlardan ziyadesiyle yararlanan Bizans imparatorları bir yandan içeriden ve dışarıdan gelen tehdit ve saldırıları etkisiz hale getirmiş; diğer taraftan da dış politika hedeflerine ulaşmak için planlar yapabilmişlerdir. Anlaşılan o ki tüm bunlar işe yaramış; komşuları ve hasımlarına göre çok daha fazla yaşamış olan Bizans İmparatorluğu, son derece etkili ve faal istihbaratı ile birlikte oluşturduğu akıllı politikalar sayesinde kendi varlığını uzun süre devam ettirebilmiştir.