Şizofrenik, bedonist bir enerji derin İstanbul'da kol geziyor. Balkanlar'ın Karadeniz'in, Ortadoğu ve Türki cumhuriyetlerin merkezi olarak yeni bir imparatorluk projesi gündeme geliyor. Bizansiyya cini derin İstanbul'da kol gezerken şehrin kalbi betonlaşıyor.
Son ütopyanın da yitirilmesiyle varılan o kayboluş noktası. Her iki noktayı da yitiren bireyin vardığı o sonsuz yalnızlık noktası. Yırtılan bireyin kapanmayan yarası: Bizansiyya.
Bizans'la Konstantiniyye'nin birleşiminden doğan Bizansiyya, bugünün İstanbul'unda yaşanan, yarı ütopik ama kanlı canlı, hedonist bir şehir: "Kanlı trajediler, entrikalar ve frenlenmemiş ihtiraslar ülkesi." Yeniden bir dünyanın, dolayısıyla yeni bir hayatın izini süre Lâle Müldür, şimşek hızıyla hareket eden bir bilinçle okuru kendi âleminin karmaşasında gezdiriyor.
Günlüklerden, notlardan oluşan, bir bakıma, "defterlerin anarşik güzelliği"nden kurtulup gelen, poetik ve çılgın bir roman Bizansiyya.