Roman için; yol boyunca gezdirilen ayna, gerçekliğin dile dökülen hâli, burjuva sınıfın itirafnamesi, modern bireyin eğlencesi, demokratik toplumun anlatıdaki uzantısı, uzun hikâye, İngiliz icadı ve benzeri tanımlamaları okumak için Batılı kaynaklara gitmekten başka seçeneğimiz yok. İtiraf etmek de lüzumsuz: romanı -varsa, teorisini de- "biz" icat etmedik. Pek çok kültür ögesiyle olduğu gibi, "karşılaştık" onunla. Batı'da roman yükselişine devam ederken gerçekleşti bu "heyecan verici" hadise bizde. On dokuzuncu asırda özellikle kültür, sanat ve edebiyat alanındaki yenilikler edebiyata/romana yüklediğimiz anlamı belirledi ve zamanla değiştirdi. Bu durum, romanın gerçekte ne olduğunun tartışılmasına, yeni sorulara zemin hazırladı.
Elinizdeki kitap, roman yazmakla yetinmeyip bu edebî tür üzerine düşünen romancıların "bizde roman var mı?" sorusuna teorik ve pratik açıdan vermeye çalıştıkları cevaplara, bu cevapların değişimine odaklanıyor.