George Orwell'in mizahi bir dille kaleme aldığı Boğulmamak İçin'de, modern zamanlara karşı koymaya çalışan başkahraman George Bowling'in hayata dair tespitleri nükteli bir üslupla işlenmektedir. Gitgide yaşlanan ve göbeklenen George Bowling, sanayi toplumunun keşmekeşinden sıkılıp doğup büyüdüğü köyüne döner. Fakat yıllar önce terk ettiği köyünü de insanlarını da eskisi gibi bulamaz. Üstelik yakasına yapışan sorumluluklarından da kurtulamaz. Tüm bu ikilemlerin arasında, eskiye özlem duyan ama zamana da karşı koyamayan George Bowling'i zorlu bir hayat sınavı beklemektedir.
Tuhaf bir düşünce dikkatimi çekti. BU ADAM ÖLÜ. O bir hayalet. Bu şekilde yaşayan tüm insanlar ölü.
Etrafta yürürken gördüğünüz insanların çoğunun ölü olması beni şaşırttı. Biz genelde bir adamın kalbi durana kadar yaşadığını varsayarız. Bu biraz rastgele bir şey bence. Sonuçta, vücudunuzun bazı kısımları çalışmaya devam eder, örneğin saçlar yıllarca uzar. Belki bir adam beyni, yeni bir fikir edinme gücünü kaybedince gerçekten ölmüş olur. Yaşlı Porteous böyle. Harika bir şekilde bilgili, harika bir şekilde zevkli ama değişme kabiliyeti yok. Aynı şeyleri söyleyip aynı şeyleri tekrar tekrar düşünüyor. Bir sürü insan böyle. Ölü beyinler, kafaları durmuş. Aynı küçük çizgide bir ileri bir geri gidip geliyorlar ve her seferinde hayaletler gibi daha da soluklaşıyorlar.