"Aşk, onun için hem kelime hem cümleydi. Anlamı oldukça yüce olan bu kelime, cümleleştiğinde daha da yücelir. Yedi Tepeli Şehir'den arşa doğru yola koyulur, en tepeye vardığında ise cümleler öyküleşirdi. Ardından öyküler romanlaşır, en sonunda aşk adına kitaplar yazılıverirdi. İstanbul, neden sonra aşkın önünde eğilir, kendi silüetini ona aktarır ve aktardığı silüet ile aşk daha da güzelleşir, ardından İstanbul'daki âşıklara güzellemeler yazılır olurdu. Artık İstanbul'da aşkın sıradanlaştığı o eski zamanlar yoktu, sadece "an," bir diğer deyişle "bugün" vardı."
Modern zamanlarda kendini tanımak için yanıp tutuşan, ancak tutkularıyla yüzleşip kendinden kaçan insanlar için, "Aynalı Oda" onları büyütürken, aynı zamanda kendinden kaçanları geçmişiyle yüzleştirip, başkalaştırıyordu. Öte yandan, bir halı desenindeki naiflikten modern zamanların karmaşasına çıkılan yolculuğun evrilme öyküsünün cezbedici heyecanı, Fikir Koleksiyoncusu'ndan satın aldığı fikirlerle Feraye'yi büyütüp başkalaştırmıştı. Masalsı yaşamlarımızdaki gerçek kahramanlarımızla rastlaşmalarımızın büyülü öyküsü "Bölünmüş Yüzler," maskelerimizin altında yüz diye adlandırdığımız aksimizi, sözcükler, gölgeler ve mevsimlerle resmederek âdeta ele veriyor…