Faye Travers işi gereği gittiği bir evde karşısına çıkan Amerikan Yerlilerine ait davuldan yükselen uğultuyu duyunca onun çekimine karşı koyamaz ve davulu çalar.Boyalı bir Kızılderili davuludur bu ama kendi kendini yapan,nesilden nesle kendi öyküsünü yazan,kayıp çocukları ailelerine bağlayan,bir ruhu olan sıra dışı bir nesne. Bu günden başlayıp davulun peşinden geçmişe, Ojibwe Yerlilerinin yaşamlarına sürüklenen bu hikaye tekrar bugüne dönüp gün yüzüne çıktığında, parçalar oturur. Faye'in, kızının yasını tutan bir heykeltıraşla olan ilişkisi ve küçük yaşta ölen kendi kız kardeşinin gölgesindeki yaşamıyla bu çember dansının iki ucu birbirine kavuşur.
Louise Erdrich canlı bir halkın tutkulu efsanelerini, korkularını ve kaderini yakalarken o kadar rahat ki, okuru nefes nefese bırakıyor.
- New Yorker..
Bir dünya yaratmak, içine inanılır insanlar yerleştirmek sonra o halkın tarihini yazmak (akla Faulkner ve Garcia Marquez geliyor) hiç de kolay iş değil ama Louise Erdrich bu işin öyle bir üstesinden geliyor ki.
- San Francisco Chronicle