''Belki de Firdevs'le başladı aşktan mutsuzluk devşirmek bana. Aslında aşkı bünyende barındırmak bile ne büyük bir mutluluk sebebiydi. ''Tanrım sana şükürler olsun kalbim sadece kan pompalamıyormuş'' demek için aslında ne güzel bir sebep. Olmadı ama öğrenemedik biz bunu. Acı çektik. Acı çekmeyi o kadar sevdik ki Firdevs, gözümüzün içine bakan kadınlara, âşıkken bile gidip söyleyemedik onları sevdiğimizi.
Sonra bizim aşklarımızın galibi tekel büfeleri oldu hep. Biz seni sevdik, büfeci amca çocuğu okuttu. Düğün yaptı oğlana. Bak geçen ay da arabayı değiştirdi. Firdevs, sen aslında bir nevi bundan sonra âşıksan herkesin uyuduğu saatte uyuyamayacağımızı öğrettin bize eksik olma. Alkolsüz, anasonsuz, bir yar yolu gözleme koşulu olmadığını senden öğrendik."
Kindar bir çocuğun, çeyrek asırlık yarım kalmış hikâyesini tamamlamış bir doktorun, travmatik bir yaz mevsiminin travmasını atlamamış bir gencin ve hayalperest bir lise öğrencisinin hikâyelerinde, herkesin çocukluğundan, herkesin ilkokulundan, herkesin mahallesinden ve herkesin ergenliğinden bir anı var."