Her "okul" sözü geçtiğinde Hayriye'nin düşleri, hayal kırıklıkları, hüzünleri, yarım kalmış yerleri depreşiyor; çoğu kez yeniden hayata başlarmış gibi düşünüyor kendini, kısmetse Ayşe'yi okutacaklar; yeter ki Ayşe bunu istesin, kendi merak versin okumaya; hayalleri en güzel çiçekleri açsın. Bu arada kendini herhangi bir zamanda, herhangi bir okulda görüyor, kendisi arka sıralarda oturtuyor ya, Hasan'ın yanına gidip güya anlamadığı bir "cebir" işleminin nasıl çözüleceğini ona soruyor, saçlarını Hasan'ın yüzüne değdiriyor. Aaa, ne utangaç çocuk, yüzü al-al oluyor, sesi öyle titriyor ki, anla anlayabilirsen; zaten umurunda değil ne dediği, o heyecanı yetiyor kendisine, yüreğinin vuruşlarını duyuyor göğüslerinin altında; tamam, işte bu, diyor… Kalemi eline verirken eline dokunuyor parmakları, ah, o ne heyecan; canım, ben bu çocuğu seviyorum işte; size ne oluyor…