Çocukken çok korkardım dünyanın bu kadar yükü taşıyamayıp günün birinde "yeter artık, seni taşımaktan yoruldum," demesinden. Küçük bedenimle kaldıramadığım yüklerin, yerinden oynatamadığım eşyaların ağırlığı büyürdü gözümde, dünya tüm bu ağırlıkların altında ezilmedin nasıl kalabiliyor sorusunu yineler dururdum kendime. Çok yıllar önceydi bunlar. Aradan geçen zaman içinde yeryüzü, çekim yasası, malzeme dayanıklığı gibi konularda epeyce şeyler öğrendim. En azından bu tür konularda dersler veriyorum üniversitede. Ama yine de dünyanın taşıma gücü konusunda kafamda dolaşan korku ve sorularım yok olmadı, aksine katlandı. Kırmızı ışıkta arabanın camına burnunu dayayan küçük çocuğun gözlerindeki soru dolu derinlik, olimpiyatlarda ipi gögüslemeye çalışan siyah atletin yeryüzündeki acılık, gazetelerde iki satırla bir habere konu olan kadının yaşamındaki dramla ağırlaşan bu dünyanın hala yerinde durması gerçekten şaşırtıyor beni. Derslerde küreye benzer bir cisimdir diye tanımladığımız dünya, her insanın ruhunda ve kafasındaki fırtınalarla şekilden şekle giriyor, giderek insanın kendisine bile yabacılaşıyor ama gene de kimse kolay kolay kopamıyor ondan. Evet, gerçekten kopamıyoruz ondan, çünkü bunda onun bir suçu yok. O yalnızca gereğini yapıyor ve aksatmadan dönüşünü sürdürüyor. Bizim sürekli bozucu uğraşılarımıza karşın o hala güzelliğini korumaya çalışarak bizi taşıyor ve öykülerimizin baş kahramanın olmayı sürdürüyor. - Esin İnan-