Yitik Hafızanın Peşinde Buhara Konuşmaları, kültür ve inancımızda kurucu bir yeri olan Buhara'dan iz sürmenin sonucudur. Zira 1071'den itibaren Anadolu yaylalarından ovalarına süzülen ecdadımız, anavatanla gönül ve zihin irtibatını hiç koparmamış, hatta koparmadığı için de o topraklara, Anadolu'ya, Balkanlara mazisinden aldığı kökleri dikmiştir. O kök, irfan coğrafyamızın şehir adları Mekke, Medine, Belh, Buhara, Bursa, Semerkand, Konya, Kayseri aslında bugünkü Özbekistan'la Türkiye sınırlarını birleştirmekte, tek bir göğün ışıltılı yıldızları gibi parlamaktadır.
Biri Batı Türklüğünün aşk, heyecan, cesaret ve ahlaklı mücadelesini, diğeri Doğu Türklüğünün ilim, hikmet ve sadakatin timsali iki cihangir kök; Tırmiz Sarayı'ndaki tek başlı, iki gövdeli arslan figürü gibi birleştiğinde ok ve yay birleşmiş olacaktır. İşte "yitik hafıza" etrafında İmam Maturidi'den Uluğ Bey'e, İmam Buhari'den Ebu Hanife ve Şah-ı Nakşibendi'ye, Ali Şir Nevai'den İbn Sina'ya kadar hafıza yenilenmesi, düzen kurulması ve ilmin ışığında, adaletin gölgesinde, ilay-ı kelimetullah'ın peşinde olunması Buhara Konuşmaları'nın içeriğini/amacını oluşturmaktadır.