Burjuva demokrasisinin çelişkilerle dolu olduğu olgusu akıldan uzak tutulmamalıdır. Marksizm burjuva demokrasisinin iki yönünü birbirinden ayırır. Bir tarafta, orta çağın siyasal baskısıyla karşılaştırıldığında tarihsel olarak ilerici yönü; öte taraftan, sınıfsal sınırları ve biçimciliği vardır. Demokrasiyi denetimi altında tutan tekelci burjuvazi, halkı yavaş yavaş demokrasiden arta kalmış olandan da yoksun bırakır. Bugün seçmenin iradesini yanıltmanın, ya da ortadan kaldırmanın araçları, ideolojik baskı ve seçim sistemine hile karıştırılmasıdır.
Burjuva demokrasisinde, devlet iktidarı, egemen sınıfın çoğunluğunun iradesini ifade eder. Bu çoğunluk, bir bütün olarak halkın iradesi gibi gösterilmek istenir. Bu yanılgı kapitalist ülkelerde yaygınlık kazanmıştır. Çünkü, yetişkin nüfusun çoğunluğunun seçim sürecine katılması, seçimde kazanan burjuva partisinin seçmenlerin çoğunluğundan bir hükümet kurma yetkisi aldığı izlenimini yaratır. Egemen sınıfın büyük propaganda mekanizması, halkın kafasına bu yanılgıyı ekmek ve sürdürmekle meşguldür.
Aslında hiçbir kapitalist ülke, seçmene temsilcilerini gerçekten seçme fırsatı tanımaz. Çünkü, her şeyden önce, seçmene ancak birkaç yılda bir kere başvurulur ve o zaman bile seçmen, kendisinin belirlemediği adaylar için oy kullanır. Hükümetin asıl işi, hiçbir seçmenin birey olarak söz sahibi olmadığı kurumlarda yürütülür.