Bursa'nın "Osmanlı şehri" kimliğini kazanmasında 1326'da gerçekleştirilen fetihten sonra başlatılan imar ve iskân faaliyetleri kapsamında vakıf sistemi ile tesis edilen külliyeler başat rol oynamışlardır. Vakıf sisteminin belirtilen yapılarda nasıl bir uygulama sahası bulduğunun anlaşılması, ancak bu hususta tekil çalışmaların yapılmasıyla daha net bir şekilde ortaya konulabilir. Zira bir kurumun işleyişini incelemek, ona ruh veren sistemi de araştırmak demektir. Bu çalışmada Emir Sultan Külliyesi incelenirken, aynı zamanda üzerine oturduğu vakıf sisteminin pratik hayattaki işleyişinin anlaşılması hedeflenmiştir.
Emir Sultan, Buhâra'dan başlayan uzun seyahatlerinin ardından 1390'lı yıllarda geldiği Bursa'da karar kılarak bu şehre yerleşmiş; tasavvufî şahsiyeti ile kısa sürede halkın sevgisini kazanmıştır. Onun adına XV. yüzyıl başlarında, Osmanlı Devleti'nin fetih ve iskân politikaları doğrultusunda yönetici sınıf himayesinde bir külliye inşa edilmiştir. Kuruluşundan günümüze gelinceye kadar altı asrı aşan bir geçmişe sahip olan külliyenin ilk üç yüzyıllık süreci arşiv kaynaklarına dayalı olarak çeşitli yönleriyle ele alınmıştır.