Zaman, Sonsuzluk'un bir kırıntısından başka bir şey değil ve biz bakışlarımızı bu kırıntıdan kaldırmazsak ölümden korkmayan bir hayatın yoğunluğunu asla yaşayamayız.
Denizlerin, rüzgârların ve yağmurların bir araya getirdiği; zamanın savurduğu ve birleştirdiği iki insan: Edith ve Andrea. Biri denizlere âşık, düzenli bir hayata sahip, sakin Andrea. Ötekisi dağlara tutkun, hayata ve dünyaya karşı merakını hiç kaybetmemiş, yüksek idealler ve mükemmeliyet arayışındaki Edith. Andrea mükemmel hayat bozyapındaki eksik parçacığın huzursuzluğuyla kavrulur, Edith ise fırtınalı bir denizle cebelleşirken güvenli bir limana sığınma fikrini ısrarla reddeder. Gelgelelim hayatın her zamanki şaşırtıcılığıyla bir araya getirdiği bu iki insan için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Zira hayat zaten bazen sakin okyanuslara açılmak, rüzgâra direnmek ya da kimi zaman onunla beraber esmeye karar vermek, bir kasırgada çalkalanmak, bazen sisi bir örtü gibi üzerine örtmek, suya tutsak kalmak veya yollarda ruhundaki düğümleri çözmek değil midir?
Susanna Tamaro bu romanında okuru hayat, aşk, sevgi, keder, kader, yas ve kayıp gibi insanlığın en temel meseleleri ve kaygıları hakkında birlikte düşünmeye davet ederken kadın erkek ilişkisinin, ebeveyn çocuk ilişkisinin, ışık ile karanlığın, gerçek ve belirsizliğin sınırlarında geziniyor.