Tefsir tarihinde ilk olarak "Pratik Tefsir Dönemi" diye tanımlayabileceğimiz evre belirmiştir. Vakıa şudur ki, ilk müfessir yani Hz. Peygamber (s.a.v) ve ondan sonra da sahabe ve tabiinden aktarılan rivayetlerde hâkim olan renk birtakım izaha ilişkin pratik açıklamalardır.
Tefsirin Hz Peygamberin hayatından bu yana herhangi bir şekilde varlığını sürdürdüğünde şüphe yoktur. Kur'an-ı Kerim kendi dilleri ve belagat üslupları üzere nazil olmasına rağmen Araplar Kur'an'ı anlama, mana, kelime ve terkiplerini ihata etmede farklı idiler. Nitekim bazı sahabeler bazı ayetler karşısında duraksayarak onlardaki mana ve maksadın ne olduğunu talep ediyor, Hz. Peygamber de onların anlamada güçlük çektiği konulara açıklık getiriyordu.
Bazı zamanlar da Hz. Peygamberden ayetlerin iniş sebeplerini açıklayan rivayetler yapılıyordu. Keza müfessirler bazı durumlarda Kur'an'daki bir kelimenin sözlük açıklaması için hadisten delil getiriyorlardı.
Hz. Peygamberin hutbelerinde de bazı ayetleri açıklayan ipuçlara rastlamak mümkündü. Bütün bunlar ilk Müfessir'in tefsir tarihindeki rolünü gösteriyor ki, o da ilahi inayetin kendisi için seçtiği bir roldü.
İbn Mesud'dan gelen şu rivayet tefsirinin bu merhalesinin pratik karakterini açıkça göstermektedir. "İçimizden biri on ayet öğrendiğinde anlamlarını öğrenmeden ve onları pratiğe aktarmadan başkalarına geçmezdi." Olayı bizzat yaşamış olmaları ve ilgili haberlerinde kendilerine kesintisiz ulaşmasından dolayı bu rivayet -bazılarının sebepler hakkında bilgisi olsa bile- Hz. Peygamberin sahabeye ayetlerin iniş sebeplerini açıkladığını gösteriyor.
Nitekim sahabeye mübhem gelen Kur'an kelimelerine de açıklık getiriyordu.