Bize göre çağdaşlık kavramına tümden fayda veya tümde zarar mülahazasıyla değer yüklemek, bilhassa din ve medeniyet gibi referansların merkezde yer aldığı, medeniyetler arası rekabetin ezeli-ebedi kavga ve hesaplaşma olarak algılandığı bir ideolojiye iman etmenin kaçınılmaz kıldığı körlüğün eseridir. Bu tür bir körlükle malul zihniyet, tarihin bir uğrağında kendi medeniyeti inkıraz ve intıhat gibi büyük sıkıntılarla boğuşurken, diğer bazı medeniyetlerin tabir caizse alıp başını gitmesi karşısında büyük bir hınç ve hiddet duyar. Bu durumda öncelikle kendini sorgulaması gerekirken, bir yandan öteki medeniyetlere ta'n edip durur; bir yandan da geçmişin ihtişamında hâl-i hazırın perişanlığına teselli aramakla meşgul olur. XIX. yüzyıldan bu yana İslam dünyasındaki muhafazakâr gelenekçi zihniyetin yaptığı da tam olarak budur.