İnsanları câhil veya bilgin olarak ayırımda kriter ne olmalıdır? Yalnız dünyalığı kazandıran bilgiler mi, yoksa mânevî değerlerle birleşmiş bilgiler mi? Tarihî ve sosyal olaylar gösteriyor ki, birçok tahsilli insanlar veya medenî denen milletler, çıkarları uğruna kimilerinin kanını dökmüşler, kimilerini sömürge yaparak hürriyetlerine mal/mülk ve gelir kaynaklarına el koymuşlardır. İşte cehâletin görünmez yüzlerinden biri de budur.
Câhillik, görüldüğü gibi yalnız bilgisizlik değildir; câhillik gerek ilâhî otoriteye gerek insanlara karşı sorumsuzluk, düzensizlik, ahlâka uymayan haller ve düşüncesizlik içinde her türlü olumsuz hareketlerde bulunmayı içerir ki bu da zihnî körlük demektir.
Bu kitabımızda, şirke dayalı câhiliye toplumunun, Kur'ân'ın getirdiği ahlâk ve hukuk esasları sayesinde, eski örf-âdetlerine bağlı yaşantı ve zihniyetlerinden, içgüdüsel duygu ve iştahlarından, putlarından nasıl uzaklaşıp Allah ve Rasûlüne bağlı, kendisinden fayda doğan, tevhîd ilkeli bir İslâm toplumuna dönüştüğünü göreceğiz.