Üç kuşak: 1960'lar, 1980'ler ve 2000'ler. Yaşanan iki büyük siyasal deprem... Bu büyük sarsıntıların kadınların hayatlarında ve ruhlarında yol açtığı savruluşlar...
Cemre, edebiyatımıza öyküleriyle giriş yapan Müge İplikçi'nin ikinci romanı. Kadın dünyasının gölgede kalan köşelerini başarıyla aydınlatıyor İplikçi bu kitabında da. Yıldız, Nimet, Hülya, Cemre ve diğerleri... Hepimizin yüzleri aslında onlar, hepimizin ruhları...
Cemre, dünyanın acımasızlığı karşısında sorularından asla vazgeçmeyen, hep ayakta duran kadınların romanı. Müge İplikçi bu romanla, sadece kendi kuşağının değil tüm zamanların yazarı olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
"Dünya dışardan bakıldığında kocamandı, ağır. Büyüyen, hayatı yutan bir sesi vardı. Boşluğun içinde dönen dünya kendisiydi, Nimet. Boşluğu seçen bir bakışla, dışardan, kendi hızına şaştı Nimet, ben. O Nimet'i çok gördüm ben dışardan sonra. O Nimet'in ağbisi taşlar attı Nimet'e kocaman. Nimet hiçbir şey demedi. Ağbi tozlu kemeriyle vurdu da vurdu Nimet'e. Nimet'in annesinin yemenisi yola bulanmıştı..."