Okumak üzere elinize aldığınız bu kitap, bir destan, uzun bir şiir, ni-nelerimizin anlattığı ocak başı hikayelerinden biri değildir; gerçek bir ha-yatın destansı hikayesidir aslında. Bir inadın, bir öfkenin, büyük bir umu-dun, güvenin ve inancın, hatta diyebilirim ki sonsuz bir aşkın destanıdır. Bütün dünyanın Cengiz Han diye bildiği büyük insan, büyük savaşçı, büyük kanun adamı, büyük organizatör, büyük teşkilatçı, gelmiş geçmiş en büyük komutanlardan biri olarak bilinen, belki de dünyanın en acı-masız adamı olarak adını tarihe yazdıranMançurya'lı Timuçin hakkında herkes yaklaşık olarak çok kısa bilgilerden ibaret aktarımları biliyor diye düşünüyorum. Bunların da pek çoğu batılı tarihçiler tarafından ortaya atılmış, gerçekle ilgisi olmayan, yanlı, taraflı, önyargılı eserlerdir; bilgile-rin içi, aşağılayıcı, hor gören ve hatta gerçeklerin üstünü örtebilmek için uydurulmuş efsanelerden ibarettir. Konu Türkler olunca, Türklerin tarihi olunca, batılılardan doğru bilgi edinmenin mümkün olamayacağı bilin-sin istedim. Bu yüzden bu kitabı hazırlamayı düşündüğüm zaman, önce tarafsız, kendi zamanının tarhçilerine müracat etmem gerektiğini düşün-düm. Moğolların Gizli Tarihi bu konuda rehberim oldu. Sonra konu üze-rine yazılmış bilimsel araştırmalara, üzerine yazılmış tezlere geldi. Çeşitli kaynaklarda birbirini doğrulayan bilgileri doğru kabul ettim. Elbette ki, 850 yıldan beri konu üzerinde uydurulan, yaratılan efsaneler, masallar, hikayeler, mite dönüşen bilgileri ayıklamam gerekti. Bu yüzden, konu-yu yazmaya karar verdiğim zaman, bozkır hayatını görmem gerektiğini düşündüm. Bu yüzden Moğolistan'a gittim. Hiçbir şey bize anlatıldığı gibi değildi. Cengiz Han ile aynı havayı soluyarak yazmaya başladığım-da, önüme çıkan gerçekleri de kayda geçirmeye karar verdim. Moğolistan Üniversitesi tarih bölümüyle yaptığım uzun görüşmelerde, gerçeğin pe-şine düştüm. Önüme serilen bilgilerin canlı sesi oldum. Elinizde tuttu-ğunuz kitap böyle bir kitaptır. Benim için son derece değerlidir; çünkü
değerini biliyorum.