Şimdi cennetlikleri düşün. Yüzlerinde mutluluk pırıldar, tıpası mühürlü bir kaptan cennet suları içerler. Taşı ak inciden yapılmış çadırlarda, kırmızı yakut sedirlerde otururlar, yer yaygıları yeşil ipeklidendir, bal ve şarap akan ırmakların kenarlarında dizilmiş koltuklarda kuruludurlar, bu ırmak kenarları huriler ve hizmetçilerle dolup taşmış.
Bunlar sanki yakut ve mercandır, daha önce onlara ne insan ne cin eli değmemiştir. Cennet makamlarında dolaşırlar içlerinden biri yürüyüşünde kırıtırsa eteklerini yetmiş bin gılman taşır, giydikleri ak ipek elbiseleri gözleri kamaştırır, başlarında inci ve mercan taçlar vardır...