Bu kitabın imlası, evvel suya sonra sayfalara yazıldı. Bu yüzden okuyanlar, yazanın kalbinden geçenleri hiçbir vakit eksiksiz anlayamadı. İsimler müstesna. Onların yanına, ateşten birer şerh koyuldu. Öyle ki hikâye unutulsa bile isimler, her zihinde kendisine yer buldu.
Beyitler yazılmış taş duvara, ökse kuşuna, kaleme ve kâğıda başka hiçbir yerde görülmemiş bir kıymet verildi. Niyet, süslü cümlelerle efsaneler anlatmak değildi. Hayatını, bir kuşça candan, daha kıymetli görmeyen, tahtını bir yüreğe kurmayı bilenlerin hikâyesinden ibaretti. Bir süsen çiçeğine, servi ağacına ve ateş böceğine bu niyetle cümlelerce selam edildi.
Haşmetli bir Sultan ile isimsiz bir güzelin hatırı aynı söz ile yapıldı. Gözleri hiç açılmamış bir âmâ ile şehirler resmetmiş habercinin kalbi, aynı ateşte yandı. Henüz son nokta konulmadan, her tenin içinde bir can yattığı hatırlandı.
Bu kitapta kanlar dökülerek fethedilen şehirlerin adı, bir güzel cümle ile kazanılmış gönüller kadar anılmadı.