Ben, masalın o çekici büyüsünü ve o güzel tadını, Racia ninemin bana anlattığı masallarda tattım. Ah keşke siz de bir kez dinleyebilseydiniz o yaşlı, o sevimli ve o bilge kadını! Ama üzülmeyin; ondan dinlediğim Cevahir Dağı adlı masalı, bu kitabımda sizlere anlattım: Şehzade, bir an önce sevgilisine kavuşmayı diliyordu. Bu yüzden de nereye gideceğini çok iyi biliyordu. Gidiyordu, gündüzünü katarak geceye. Gidiyordu, onu Cevahir Dağı'na çıkaran çirkin suratlı adama rastladığı o köye. Gidiyordu, tekrar o köydeki aynı kahveye. Giderken aklına takılmıştı bir konu. Ya adam tanırsa ikinci kez karşısında görünce onu! Yolda, hep bu düşünceye kafasını taktı. Şöyle dönüp atına ve giyim kuşamına bir baktı. Adamla ilk karşılaşmasında tıpkı bir dilenci gibiydi; ama Şehzade, şimdi tam bir beyefendiydi. O çirkin suratlı adam, onu bu haliyle nerden tanıyacaktı? Bu soru günlerce kafasında dolaştı. Çok uzun bir yolculuktan sonra yine aynı köye ulaştı.