Çevre bütün canlıların ortak evidir. Çevre var olmadan yaşamımızı sürdürebilmemiz mümkün değildir. Var olabilmemizin asgari koşulu çevrenin fiziksel ve biyolojik unsurlarının varlığıdır. Çünkü yaşamımızı devam ettirebilmemiz için gerekli olan tüm asgari ihtiyaçlarımızı doğadan karşılamaktayız. Doğa yaşamımızı sürdürebilmemiz için gerekli olan tüm ihtiyaç maddelerini karşılıksız bir şekilde tesis eden en değerli varlıktır. Doğa bize karşı oldukça cömert olmasına rağmen insanoğlunun doyumsuzluğu nedeniyle çevrenin fiziksel ve biyolojik unsurlarına sürekli zarar verilmektedir. Çevreye verdiğimiz zarar tüm canlıların yok olması riskini doğuran bir felakete doğru gitmektedir.
Bu felaketin sorumlusu konumunda olan insanlar çevre kirliliğinden en çok etkilenen canlılardan bir tanesidir. Çevresel sorunlardan dolayı her yıl milyonlarca insan ölmekte, kanser gibi ciddi sağlık sorunlarına yakalanmakta, yaşam yerlerini terk etmek zorunda kalmakta, besin ve su gibi temel ihtiyaç maddelerine erişim sağlayamamaktadır. Oysaki bir insanın onurlu bir yaşam sürebilmesi için yaşam hakkı, mülkiyet hakkı su ve besin gibi temel ihtiyaç maddelerine erişim hakkı bölgesel ve uluslararası sözleşmeler tarafından temel insan hakları olarak kabul edilmekte ve korunmaktadır. Doğayı tahrip etmemiz nedeniyle ortaya çıkan çevresel kirlilik bireylerin onurlu bir yaşam sürebilmesi için sahip oldukları temel hak ve hürriyetlerin korunmasında en önemli engellerden bir tanesi olarak durmaktadır. Çünkü bizlerin sahip olduğu evrensel insan hakları çevre sorunlarından dolayı ihlal edilmektedir.