Soykırım suçu, insanlığa karşı suç savaş suçları ve saldırı suçu, tarih boyunca karşılaşılan en ciddi cürümler olarak ortaya çıkmıştır. Bu kadar ağır suçları işlemekten çekinmeyen bireylerin, suçla ilgili bu hırslarını besleyip büyüten temel olgu ise cezalandırılmamalarıdır. Devlet aygıtının, vicdanları yaralayan suçları soruşturma, kovuşturma ve yargılama yükümlülüğünü yerine getirmediği ve/veya yerine getiremeyeceğine inanıldığı yerlerde ve zamanlarda ortaya çıkan faillerin büyük bir emniyet içinde ve pervasızca bahsi geçen suçları işlediği görülmektedir. Uluslararası hukuka aykırı suçların sanıklarına hak ettiği cezanın verilmesi gayesiyle oluşturulan Uluslararası Ceza Mahkemesinin hedefi, aynı suçların yeniden işlenmesini önlemek üzere cezasızlık fenomeninin tamamen ortadan kaldırılmasıdır.
Bu kitabın amacı, önceki uluslararası ceza mahkemelerinin sistemsel açıklarının da nazara alınmasıyla kurulması sonucu çok kapsamlı yetkilere sahip olduğu ortaya konulacak olan Uluslararası Ceza Mahkemesinin performansının, örnek davalar ve tartışmalar ışığında değerlendirilmesidir. Cezasızlık geleneğine evrensel ölçekte bir son verilebilmesi için 1998 Roma Statüsü ile Statü'nün uygulayıcısı olan Uluslararası Ceza Mahkemesinin daha nasıl geliştirilebileceği ya da geliştirilmesi gerektiğine ilişkin çeşitli öneriler de her bir bölümde ayrı ayrı sunulacaktır.