Zırhını bürünmüş bir çavuş misal,
Hendeklere düşüyorum düşümde.
Tutturgaçla iliştirmişim maraz bir ülkeyi hüviyetime.
Hörgücünde devenin, çöl taşıyorum engin sulara.
İçimin mim noktası güneşte kıvrılıyor.
Yaradan bilakis seviyor hilkat ezgisini,
Fısıldıyorum.
Beşerse pörsüyor bir anda.
Lakin fırınlansa da, kaklaşmıyor içi.
Ve sonra evrak kayıtta mühürlüyorum tüm bitleri.
Hendekten biteviye bir gazinoda dağıtıyorum canımı.
Dişil masalar.
Eril öfkeler.
İtilmiş benlik.
Katil susku.
Hepsini yudumluyorum.
Bir virgüllük nefesim kaldı diyorum,
Kâh dinleneyim de gideyim…
Neyi ima ettiğimi anlamıyorlar.