Mektup açacağı ile yarayı genişletiyor, başını eğip kanı emiyor, kan ağzını doldurup aşağı akıyor. Kan tadına bayılıyor, kan içme fikrine bayılıyor. Vampir miti güçlü bir mit, bütün mitler gibi de saçma. Ancak kanın verdiği tatmin ve yarar, mitleri aşıyor sanki. Sahibinin yaşam gücünü taşıyan bu araçtan besleyici ne olabilir? Onu yutanı gençleştirir elbette. Başka türlüsü olabilir mi? Yumuşak eti ısırma güdüsüne karşı koyarak oburcasına emiyor. Bu dolgun memede diş izi kalmayacak. Kadın bağlarını çekiştiriyor, ağzını örten bandın ardında bağırmaya çalışıyor. Boşuna elbette. Yapabileceği bir şey yok. "Seni bağlamama izin vermemeliydin. Ama kendini suçlama. Kapıyı açtığın anda kaderin belirlenmişti..." Elini kadının eti üzerinde gezdiriyor. Yıllar biraz yumuşatmış, yerçekimi etkisini göstermiş olsa da yumuşacık bir teni var. Bir kâbus geri geliyor, çünkü zeki, vahşi ve sabırlı bir canavarın büyük şehirde bitmemiş bir işi var... Bir de, ancak Matthew Scudder ve sevdiği kadının can çekişerek ölmeleriyle tatmin olacak açlığı... Olağan üstü bir gerilim... Kalbi zayıf olanların dayanabileceği bir kitap değil...