Güneyden, ak köpüklü dalgaları dayanılmaz hışırtılarda kıyıları döven Akdenizin üstünden bir bulut kaynadı. Ak, pamuk yığınları gibi ışıltılı bulutlar savruldu rüzgarlara kapılıp. Yükseldi. Yükselirken şekilden şekile giriyor, kah uçan atlara dönüşüyor, kah ağzından alevler saçan, çatal dilli canavarları andırıyordu. Masmavi, billur gibi göğün altında, durgun bir hava vardı. Serin, efil efil bir yel esiyordu arasıra, aşağıdan, gün batısından. Bulutlar küme küme yığıldılar, toplandılar üst üste. Tarifsiz bir devingenlikte kaynaştılar.
Yel hızını artırdı birden. Çukurovada börtü böcek, çalı çırpı, ot ağaç, yaprak, ne varsa tekmil kımıldadı rüzgarda. Eğilip büküldü. Sallandı. Dallar salt bir hışırtıya kesti. Dallara sıvanmış serçe kuşları kürem kürem cıvıldaşarak uçuştular. Ortalığı yaprak hışırtılarına karışan kuş cıvıltıları doldurdu. Serin, taze, mis gibi, geniz yakan bir toprak kokusu yayıldı etrafa, giderek çoğalarak, deniz, iyot, yosun kokularına karışarak.