Bekir ağa, o sabah her zamankinden erken uyandı. Kalktı. Bu gün yapmayı düşündüğü bir şey vardı. Uzun zamandır yapmak isteyipte bir türlü zaman ayıramadığı bir şeyi yapmalıydı bu gün. Ellikte elini yüzünü yıkadıktan sonra, aşağıda evinin kapısı önündeki seki taşının üstünde oturan Kahyaya seslendi.
Yumuşak bir hava vardı, serin, efil efil. Gökyüzünde gri kurşuni bulutlar dolanmaya başlamıştı kaç zamandır. Yağmurlar ha geldi ha gelecekti.
Uzunevlerde sessizlik vardı. Çoluk çocuk sesleri doldurmamıştı henüz ortalığı.
"Sarıca…", diye seslendi "Bu gün kardeşlerdim ve de ağabeyim bir yere ayrılmasınlar. Onlara haber ver. Burada bekliyorum. Acele etme. Uyandıklarında söylersin. Sabah kahvaltısına bekliyorum".