Çipez, polisiye roman olmasına karşılık; kurgu ve duygu iletimi bakımından oldukça zengin bir anlatıma sahip. Onu, salt polisiye gerçekliğinden ayıran da bu özel durumu. Kaza gibi görünen bir olayın derinine inildikçe; çıkar ilişkileriyle, yanlış seçimlerle ve eski fotoğraflara gizlenmiş geçmişle yüzleşiliyor. Bu birbirine zıt gibi görünen gerçekler ve iç içelikler, mutluluk ve mutsuzluk duyguları üzerinden çıldırtıcı bir şekilde sorgulanınca, okur da ilgisini failden çok kırıkları olanlara yöneltiyor.
Çipez, yaşam kozasını yanlış örerek kendi sonunu hazırlayan yaşlıca bir kadının, yanılgılarına ve yaralarına odaklanıyor. Üstelik bunu, roman anlatıcısı genç bir kadın diliyle yapıyor ve ikisi arasında büyük bir duygudaşlığın kurulmasını sağlıyor. Genç kadın, onun kaybolmuşluğunu görüp ışıklarını yakmış olmasına rağmen yine de geç kalıyor.
"Kelebeğin kanat çırpması, ipek böceğinin sonunun başlangıcıdır..."