"Kadınların yazar olarak karşılaştıkları zorluklardan bahsedebilirim. Örneğin; bir kadın yazarsanız, bazen herhangi bir yerde size şu soru sorulabilir: Kendinizi önce yazar olarak mı, yoksa kadın olarak mı görüyorsunuz? Dikkat edin. Bunu soran kişi hem yazmaktan hem de kadınlardan nefret eden ve korkan biridir."
George Orwell'den Marquez'e; Calvino'dan Le Guin'e; Virginia Woolf'tan Toni Morrison'a yazarlar; Damızlık Kızın Öyküsü'nden 1984'e, Yeşilin Kızın Anne'den Sevilen'e kitaplar; Grace'ten Winston Smith'e kahramanlar; doğaüstü varlıkların cirit attığı masallar, fantastik romanlar, evin bodrumunda açgözlü bir hevesle okunan tüm kitaplar;
Afganistan'dan Kanada'ya coğrafyalar; yazmalarına şaşırılan, yazdıkları ayıplanan kadınlar; bir romanın doğuş serüveni; kitaplarla hayatın buluştuğu o şaşırtıcı ve sevinçli sahneler; kadın karakterlerin gücü ve güçsüzlüğü; feminist edebiyat eleştirisinden yeniden okunan anlatılar; bizi dünyanın geri kalanıyla birleştiren dertler… Hepsi bir tarihin içinden olağanüstü bir bilgelikle süzülüyor.
Atwood edebiyatın devasa labirentinde bizi muzip, ele avuca sığmaz bir mihmandar gibi dolaştırıyor. Bize düşen, labirentin çıkış kapısını aramadan kendimizi bu oyunbaz mihmandara teslim etmek. Ödülümüz ise okur olmanın o büyülü deneyimi.