"Yetişkinlerin desteklediği bir çocuk özgürleşmesinin, ancak çocuklara karşı önyargının daha bütünlüklü bir analizinin geliştirilmesiyle mümkün olduğunu ortaya koymayı amaçladım. Çocukları ezen fikirler ve kurumlara ilişkin onların deneyimlerini işitmeye ihtiyacımız var; büyümelerini ve gelişmelerini desteklemek üzere filizlenen çocukların vatandaşlık hakları ve politik hakları hareketlerine yol göstermemiz ve hasarı onarmak, ilerlemeyi güvence altına almak ve bu yolda devam etmek için programlar oluşturmamız, eğitim için daha fazla çaba göstermemiz gerekiyor. 'Çocuk düşmanlığı' bu hareketi örgütlemek ve ona kılavuzluk etmek için gereken birleştirici kavram."
Cinsiyetçilik, ırkçılık, antisemitizm ve benzeri ayrımcılık biçimleri, bir sorun olarak görülmeden önce doğalmış gibi görüldü, gündelik işleyişte normalleşti, toplumsal yaşamın rutinleri arasında gizlenerek varlığını sessiz sedasız koruyabildi. Ayrımcı pratikler orada bir yerde duruyordu fakat "adı konmamış"tı, bilgisi üretilmemişti; bu nedenle siyasi tartışmanın bir konusu olabilmeleri yılları aldı ve büyük çabalar gerektirdi.
Elisabeth Young-Bruehl, Çocuk Düşmanlığı'nda ailedeki, okuldaki, arkadaş çevrelerindeki, ikili ilişkilerdeki ve siyasilerin dilindeki "çocuk düşmanlığı" biçimlerini anlamaya, görünür kılmaya, diğer ayrımcılık biçimleriyle ilişkisini göstermeye çalışıyor. En önemlisi de bunu çocukları önceleyerek, yetişkinliklerinde onlardan dinledikleriyle, çocuklara kulak vererek yapıyor.
Bir toplumsal problemin "adını koyma" çabasının incelikli ve titiz bir örneği.