Felakete dönüştü, sonra yitip gitti, dönüşü yok gibi. Vakitsiz bir heves, yanlış bir dokunuş, kötü bir nefes yüzünden. Sihirdi,
büyüydü, bir tür delilikti. tehlikeyi hissetmeyen, dikkat istemeyen. Savunmasız ve yalansız. Çocuksu ve ince. Duygunun sesi ve
kendiliğinden isteğin rengi. Rüyanın sıcaklığı ve düşlerin genişliği. Hakikatin şirin sohbeti ve hayatın tatlı aklı. Acının bitkinliği ve deneyimsizliğin kuvveti. Utançtan önce, erdem gecesine endişe inmeden çok önce.
Her seferinde, her durumda o pahabiçilmez aydınlık. Onunla başladık, onsuz sürdürdük, suçla bitirdik. Hâlbuki muhteşem bir hal, lekesiz bir bakış, tepeden tırnağa çayır çimen kokusu. Timur Fidan, bir avuç yıldız serpiyor, bir tutam çiçek. Acıyla tatlandırılmış bir neşe sunuyor, safıklaincelmiş bir kahkaha şöleni. İncitmeyen, kuş cıvıltılı bir bilgenin, ağzı böğürtlen lekeli çocuğun sımsıcak sesinden bildiriyor:
Sisler ardında bıraktığınıza gidin diyor, yerli rüyalarınıza, yersiz yurtsuz kalmış çocukluğunuza. Onun ilk duyuşlarına dönün, ilk
şarkılarına kulak verin, erdemden ilk aldıklarına güvenin. Çünkü tanrı bir şeyi, çocuklar her şeyi söyler…