Canlıların doğumlarından ölümlerine kadar geçen süre içerisinde belki de en çok enerji ve zaman harcadıkları konuların başında beslenme gelmektedir. Beslenme, canlıların varlıklarını devam ettirebilmeleri için bir zorunluluktur. Ah biz insanlar! Her şeyde olduğu gibi bunu da kendimizce eğlenceli bir hâle getirmeyi başarmışız. Esasında her sabah kalkınca yüz yıkamaktan farklı olmayan bir eylemi, lezzet denen bir olguyla keyifli hâle getirmişiz. Her gün sadece karnımızı doyurmak için yemek yediğimizi düşünsenize! Hayat çok sıkıcı olmaz mıydı? Biz insanlar hepçiliz ama her şeyi de yemeyiz. Damak tadımıza uygun olmayan gıdaları mücbir hâller dışında tüketmemeyi kendimize prensip edinmişiz. Belki de bu durum, beslenme konusunda biz insanları diğer canlılardan ayıran en temel özelliğimizdir. Biz yediklerimizin lezzetini önemseriz. Bütün gıdaları daha lezzetli hâle getirmek için uğraşırız; bazen uğraşmak yetmez, buna ömrümüzü bile adayabiliriz. Ancak ne yaparsak yapalım, günün sonunda her toplumun lezzet algısını yaşadıkları coğrafya şekillendirmektedir. Yani, fiziki ve beşerî coğrafya için belirlenen sınırlar aynı zamanda bizim lezzet anlayışımızın da sınırlarıdır. İşte bu kitap, Türkiye'de yaşayan insanların lezzet anlayışlarının sınırlarını bize göstermektedir. Bilimsel yöntemlerle belirlenen Türkiye'nin lezzet bölgeleri, haritalar ile görselleştirilmiştir.
Bu lezzetli(!) keşifte yolunuzu kaybetmemeniz dileğiyle…