2017 Nisan ayı itibarıyla düzenlenen referandum ve Haziran 2018 seçimleri neticesinde Türk kamuoyunun kahir ekseriyetinin onayını alan cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, Türkiye'nin, şekillenmekte olan yeni dünya düzenine bir cevabı ve değişen küresel siyasete anlamlı bir adaptasyon çabası olarak okunmalıdır. Yüz yılda olması gereken hadiselerin, on yılda gerçekleştiği, dünyanın daha hızlı döndüğü ve dondurulmuş ihtilafların, bir bir savaşa dönüştüğü bir dönemden geçmekteyiz.
Buna ilaveten pandemi ve depremler başta olmak üzere doğal afetlerin, iklim krizi ve küresel ısınmayla katlanarak yaygınlaştığı, ulusal güvenliğin, gıda güvenliğinden enerji güvenliğine ve hatta uzay güvenliğine kadar geniş bir alanda tanımlandığı ve dış politikada ittifak ve düşmanlıkların baş döndürücü bir hızla değişim ve dönüşüm gösterdiği, içinden geçtiğimiz dönem, Türkiye'nin parlamenter sistemle yoluna devam etmesini imkânsız hâle getirmiştir. Bu bakımdan yeni sistem, pek çok alanda idari açıdan büyük değişiklikleri pratiğe yansıtmıştır. Bu eser, bu farklılıkların kamu yönetimine bakan kısmına odaklanmaktadır.
Nitekim cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde, cumhurbaşkanına cumhurbaşkanlığı kararnamesi yetkisi verilerek kamu yönetimi alanını tanzim imkân verilmiştir ki cumhurbaşkanı, bu kararnamelerle kamu tüzel kişiliği kurabilmekte, bakanlıkları ve pek çok kamu kurumu ve kuruluşlarının yapısı ve işleyişini düzenleyebilmektedir. Kamu yönetiminin etkin ve verimli işleyişi açısından ve daha etkin kamu politikalarının oluşumu ve uygulanması bakımından son derece önemli olan üst düzey kamu yöneticilerini de bu yetkisiyle atamakta ve görevden alabilmektedir. Cumhurbaşkanı, bu yetkisi sayesinde beş yıl boyunca politika, plan ve programlarında destek alabileceği üst düzey kamu yöneticilerini tayin etmektedir.