Belirgin bir yönelimin kaybolması anlamında dünyanın çığırından çıktığı bir zamandan geçiyoruz yine. Tarihselliğin bir tür buhrana gark olduğu böyle anlarda, Marx'ın Louis Bonaparte'ın On Sekiz Brumaire'i kitabında belirttiği gibi, insanlar "endişe içinde geçmişten ruhları yardıma çağırır, onların adlarına, sloganlarına, kyafetlerine sarılır, dünya tarihinin yeni sahnesinde bu eskilerde hürmet edilen kılıklara bürünür ve bu ödünç dille oynamaya çalışırlar." İşte elinizdeki kitap da, yeni bir canavarlık tehdidiyle karşı karşıya olduğumuz bugün, II. Dünya Savaşı öncesi dönemin büyük düşünürlerinden Walter Benjamin'i, endişe içinde değilse de iyimser olmayan bir umutla yeniden düşüncenin bağrına çağırıyor.
Üzerine pek çok araştırma yapılmış, kavramları birçok incelemede kullanılmış Benjamin, bu sefer genç ve deneyimli akademisyenler tarafından politik felsefe odağında irdeleniyor. Teolojiden hukuka, şiddetten ezoterizme uzanan geniş bir konular yelpazesinde Benjamin'in felsefesinin güncelliğine muhtelif bakışlar yöneltiliyor.
Şirazesiz kalmış şu dünyada düşünsel bir imdat freni olarak Benjamin'e bakmanın, onu derinlikli bir şekilde yorumlayanları okumanın tam zamanı.