15 Temmuz darbesi, Türkiye'de darbeler tarihini hatırlamamıza bir kez daha vesile oldu. Ülkemizde ordu-politika ilişkisinin ayrıntılı bir şekilde bilinmesi gerektiğini de ortaya çıkardı. Sanılanın aksine; ordunun politikaya müdahalesi, 27 Mayıs 1960 darbesiyle başlamadı. Aksine, Türkiye'de ilk cunta 1946 yılında kuruldu. Bu şu anlama geliyor: 15 Temmuz darbesinin yetmiş yıllık bir geleneği var bu ülkede... Ve bu gelenek yeterince bilinmezse; 15 Temmuz'un analizini yapmak da o denli güçleşir.
Bu kitapta; 1946 yılında kurulan ilk cuntalardan başlayarak; Demokrat Parti'nin iktidâra geldiği 1950 yılında ordunun müdahale ihtimâline; oradan 27 Mayıs 1960 darbesine; ardından Talat Aydemir'in başarısız iki darbe teşebbüsüne; 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963'e; nihâyet 9 Mart ve 12 Mart 1971 darbesine yol alıyorum.
Bu darbelerin birbirleriyle olan bağlantısını kurmaya gayret ediyorum. Darbecilerin zihniyet dünyâsını açığa çıkarmayı amaçlıyorum. Darbelerin kendisinden çok onların zihinsel hazırlığı ve ideolojisi önemlidir çünkü... Bu zihniyet dünyâsı ve ideoloji, yeni yeni darbelerin filizlenmesine neden oluyor. Okuyucular; kitabımda sâdece darbelerin tarihini değil; aynı zamanda darbeci anlayışın kaynaklarını da bulabilecektir. Bugünü anlamanın yolu, dünden geçmektedir çünkü...