İnsanın temel hedefi ve yaratılış gayesi hakikati kavramaktır. Geçmişten günümüze kadar tüm insanlık için hakikat birdir fakat onun farklı zaman ve mekânlarda, farklı dil ve kültürlerde sunumları başkadır. Biz de bu nedenle çalışmamızda hakikatin farklı sunumlarına yer verdik. Bu sunumları araştırırken birçok farklı zamanda, coğrafyada ve kültürde yolculuk yaptık. Burada temel hedefimiz bir ayağımız tüm dünyada dolaşırken diğer ayağımızı Anadolu'dan ayırmamaktı. İnsanlık tarihine bakıldığında bu farklı sunumlar hakikat ilmine ulaştıran birer köprü işlevi görmüşlerdir. Geçmişte kalan gizli bilgilerin sembollere büründürülerek hikâyeleştirildiği çalışmalar toplumsal hayat için son derece önemlidir. Buralarda kullanılan mecazlar, benzetmeler ve semboller hakikatin bir köprüsüdür. Çalışmamızda ilk olarak Fârâbî'nin İlimlerin Sayımı adlı eserine yer verilmiştir. Burada amacımız Fârâbî'nin ilimler sınıflamasına dayanarak, onun çizdiği çerçeveden güç alıp hakikatin farklı sunumlarını ortaya koymaktır. Buradan hareketle çalışmamızda destanlar, efsaneler, hikâyeler, mitler ve geleceğin tasarımları olan ütopyalar hakkında bilgi verilmiştir. "Felsefeyi Anadolu'da Yeniden Yurtlandırmak" için çıktığımız yolda özellikle kendi kültürümüze ait değerleri öncelemeye çalışarak Türk ütopyaları, Türk efsaneleri, Türk destanları, Türk hikâyeleri ve Türk mitleri üzerinde durulmuştur. Bu şekilde bir hazırbulunuşluk sağlandıktan sonra Türk düşüncesinin en değerli ürünlerinden olan Dede Korkut Hikâyeleri analiz edilmiştir. Çünkü Dede Korkut Hikâyeleri Türk toplumunun, kültürel yapısını ve değerler sistemini anlamak bakımından eşsiz bir hazinedir.