İskender, Ninno'yu ve korkunun çekiciliğini düşünüyordu hâlâ...
Korkunun açıklanamaz, erotik bir yanı vardı.
Bizi ürperttiği ölçüde kışkırtan, baştan çıkaran bir şey...
Peki neden?
Bir yanımız içten içe korkmak mı istiyordu?
Korku bir ihtiyaç mıydı?
Dehşet anları neden gönül maceralarımızdan daha derin izler bırakıyordu bizde?
Bütün bu soruları sormuş ve cevabını bulabilmiş birileri var mıydı bu dünyada?
Komünist şair İskender Sof, "yarı resmi karanlık çevreler"tarafından takip edilmektedir. Peşindeki iki MİT ajanından kurtulmak için trende tanıştığı ihtiyar kalpazan Sincap'ın önerisiyle Iğdır'a gider. Amacı, kışları buz tutan Aras Irmağı üzerinden Sovyet Rusya'ya kaçmaktır. Oysa Iğdır'da onu bekleyen başka tehlikeler de vardır: Bir vampir...
Onu öldürmek için peşine düşen Mit Osman...
Görür görmez kalbini çalacak bir güzel...
Ve korkunun ta kalbine yapacağı bir yolculuk...
İskender Sof'un hikâyesini son çağdaşmeddah Değil Efendi anlatıyor bize.