"Ellerim fotoğraf makinesinin metal yüzündeki soğuktan yanıyordu, sürekli ovalıyordum parmaklarımı. Yolun bitimi köprü altına düşüyordu. Hemen kıyısındaki ağacın altına geçtim. Ellerimi ovuşturarak başımı geri attığımda, tepemde hafifçe salınan karartıyla irkildim. Bağcığından asılmış mevsimlik bir ayakkabıydı. Tabanından su damlıyordu. Ölüm, ikinci kez asılmış bir ayakkabıdaydı. Üşüdüm. Tabanından damlayan suyun her düşüşünde kent kalabalıklaştı."
Özgürlüğüne sarılmaya çalışan Hediye'nin yaşama tutunarak ait olma çabasını, uzak düşlerinden çekip çıkardığı Rosa'ya olan tutkusunu, dikkat çekici gözlemleri ve zarafetle işlediği cümleleriyle anlatan Nazlı Yıldırım'dan çarpıcı bir ilk roman.