Ne bilsin insanlar şehre küsüp dağ başına gittiğini, insansızlığın içinde insanı arama çabanı. Kim bilsin ağrıyan ellerinin, güçsüz vücudunun annenden miras bir illet olduğunu. Sen bile bilmezken. Bu illet yüzünden eriyen kaslarındaki dayanılmaz acının, şehrin kalabalığında yaşadığın yalnızlık sancısıyla yarıştığını bilemezler...
Deliler, Bavullar ve Tanışma Biçimleri; hayata deli deli bakanları, büyük bir yalanın ardına saklanan mutlulukları, gitmek için değil, kaçmak için çizilen yolları ve bavullar dolusu umudu, yaşanacaklara yön veren tanışma biçimlerini, insansızlığın içinde insanı arama çabasını metinlerarası bir sesle dile getiriyor.
Beyhan Keçeli, bizleri balkon köşesinden eski bir meyhane masasına, Şanzelize'den ücra bir kasabaya, safran tarlalarından ışıksız kilerlere götürüyor. Bu yolculukta saklanacak yer aramaya gerek duymuyoruz çünkü arzuyla uyanacağımız vasat üstü bir yaşam ihtimaliyle tanışıyoruz. Ve orada sessizlik içinde yankılanan tek kelime, "Şişt!" oluyor.