- Dukak, dostum… At sırtında ölüp gideceğiz!
Bunu söylerken ses tonundan hafif bir yakınma seziliyordu. Dukak da hafif alaylı bir şekilde cevap verdi:
- Daha iyi bir yer biliyorsan söyle de orada ölelim.
- Dukak, ben ciddiyim. En fazla nerede vakit geçirdiğini bir düşünsene... Neredeyse bütün ömrümüz at sırtında geçiyor.
- Seni bilmem ama ben ipekli yataklarda uyumanın hayalini hiç kurmadım. Zaten bugüne kadar da öyle bir yatakta uyumadım. Sert ve savunmasız topraklar üzerinde yaşıyorsan ve etrafın, açığını kollayan merhametsiz düşmanlarla çevriliyse at sırtından inmeyi aklına bile getirmeyeceksin! Bizler at sırtında olduğumuz için özgürüz. Oradan inersek esaret başlar… Esir insanlar, esir çocuklar doğururlar ve hiç kimsenin bu dünyaya özgürlüğü elinden alınmış çocuklar getirmeye hakkı yoktur. Biz çocuklarımız özgür doğsunlar diye attan inmeyeceğiz ve bu özgürlüğün bedeli neyse ödeyeceğiz!