- Niye kalktın ki? Henüz çok erken, yat kızım.
- Tavuğu görmek istiyorum.
- Tavuk değil Zülfü'nün çalar saatiymiş.
- Her sabah böyle ötecek mi?
- Ne yapsın yavrum? Uyuyup kalmasın diye... İşe gidiyor...
- Artık bizimle mi yaşayacak?
- Kendisine bir ev ayarlayıncaya kadar...
Kapı hiç bilinmedik bir şekilde çaldı. Babam mıydı acaba? Hayır, o böyle çalmaz... Herkesin kendine has bir temposu vardı.
Kapıdaki bilinmedik tempolu, bekçi üniformalı yaşlı adam:
- Zülfü burada mı oturuyor?
Dayım, densiz bekçinin uzattığı kutuyu açtı. İçinde Zülfü'nün en son evden çıkarken giyindiği kıyafetleri ve ayakkabıları vardı. Ben en çok da o kutunun içinde onun hayallerini gördüm.