Bir edebi eserde yazarın kendine özgü edebi deneyimlerinin ürünü olarak ortaya çıkan deneysel edebiyat, bir yöntem olarak gerek ana çerçevesi gerekse kapsamı bağlamında tartışmalı bir görünüm arz eder. Bu tartışmaların temelde deneysel edebiyatın varlığı, doğuş zemini, dönemi, kapsamına alınacak eserler, modernist ve postmodernist edebiyatla bağı, avangart, yeni ve ilk olan ile ilişkisi gibi meseleler üzerinde yoğunlaştığı görülür. Söz konusu tartışmalardan bu edebiyatın sınırlarının tam olarak belirlenemediği anlaşılır. Türk edebiyatında deneysel edebiyat üzerine yapılan çalışmalar deneyselliğin şiir, öykü ve roman gibi edebi türlerde sıkça kullanılan bir yöntem olduğunu gösterir. Buna karşın literatürde konuyla ilgili olarak daha çok şiir ve öykü türüne ilişkin örneklerin analizinin yapıldığı; roman ile ilgili ise az sayıda çalışmanın varlığı dikkati çeker. Oysa Türk romanında kayda değer deneysel teknikler göze çarpar. Bu kitapta deneysel edebiyatla ilgili süregiden tartışmalara açıklık kazandırarak bu edebiyatın sınırlarını belirlemek ve roman üzerine kapsamlı bir çalışmanın bulunmayışından hareketle deneysel roman örneklerinin analizi ışığında 1980 sonrası Türk romanında deneyselliği gün yüzüne çıkartmak amaçlanmıştır. Bu bağlamda çalışmanın temel hedefi okurun zihninde deneysel edebiyatın ana çerçevesini çizmektir.