Şehir bütün yorgunluğunu kadife tenli bir akşama emanet ederken, ay ışığıyla şenlenen körfez, üzerindeki tertemiz bir yaz akşamıyla sessizce serenat yapıyor. Havra Sokağı için dansın zamanı değil. Gece, kabuğuna çekilip de uzanınca şehrin üstüne, eski yaraları sarmak için ideal bir zaman. Tüyleri dökülmüş yaşlı bir kediyle dertleşmek az da olsa serinletiyor Havra Sokağı'nın yüreğini. Gece gündüz yalnız, yorgun, sahipsiz ve dilsiz olan Havra Sokağı, dilini yutmuş bülbüller sokağı olmak üzere.
Deniz kokusunun ulaşmadığı İzmir, bir kentin devinimini, sancılarını, beklenti ve düşlerini anlatan panoramik bir anlatı. İzmir turuna çıkarıyor yazar bizi. Sokaklarını, mahallelerini, toprağın rengini, insanın yorgunluğunu ve bir kentin uzak diyarlara nasıl göz kırptığını edebiyatın lezzetiyle, acele etmeden anlatıyor. Bazen bir işçinin, bazen bir balığın bazen de bir vapurun gözüyle bakmamızı sağlıyor. İzmir'in bu halini gördükçe anılarınızı tazeleyeceksiniz