Edebiyat eleştirmeni Humphrey Van Weyden, geçirdiği gemi kazasının ardından kendisini Hayalet adlı bir avcı gemisinde bulur. Geminin kaptanı Kurt Larsen tarafından kurtarıldığını zannettiği ayrıcalıklı hayatı ise, aslında çoktan denize dökülmüştür.
Jack London gibi otodidakt bir denizci olan Kurt Larsen, aynı zamanda Nietzsche'nin üstinsan kavramının özelliklerini de taşımaktadır. Olağanüstü fiziksel gücünün yardımıyla karşı konulmaz bir otorite kuran Larsen, Weyden'in karaya çıkarılma talebini reddeder ve onu gemisinde zorla çalıştırır. Sonrasında başlayan çatışma ise sadece güç çatışması olmakla kalmayacak, henüz açılmamış tüm algı kapılarını zorlayacak bir fikir çatışmasına dönüşecektir.